Hukukumuzda inanç sözleşmesi ve inançlı işlemler kanun ile düzenlenmemiştir. İnançlı işlemler daha çok uygulama ve içtihatlar doğrultusunda şekillenmektedir. Bu içtihatlar doğrultusunda da inançlı işlemin varlığı iki koşula bağlıdır. Bunlar koşullar inanç sözleşmesi ve devir işleminden oluşmaktadır. İnanç sözleşmeleri Türk Borçlar Kanununda sözleşmeler için tanınmış olan sözleşme serbestisine sahiptir. Yani yapılacak inanç sözleşmesi kanunun emredici hükümlerine, ahlaka ve adaba aykırı olmamak kaydı her şekilde yapılabilmektedir.
İnançlı işlemler: Menfaatin korunması amacıyla inanan tarafından bir malın veya alacağın inanılana devri ile inanılanın kendisine devrolunan şeyleri inanan tarafından tanınan sınırlı şekilde yetkili olarak kullandığı işlemlerdir. Bu işlemler güven esasına dayalı olup inanan inanılanın devrolunan şeyi kendisine geri vereceğine inanır.
İnanç Sözleşmesi: Taraflar arası karşılıklı güven esasına dayalı olarak yapılan ve taraflar arasında öngörülen koşullar gerçekleşirse anlaşmaya uygun hareket etme yükümlülüğü doğuran sözleşmelerdir. Bu bakımdan inanç sözleşmeleri her iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerdir.
YAPILIŞ AMACINA GÖRE İNANÇ SÖZLEŞMELERİ
Gizleme Maksadı İle Yapılan İnanç Sözleşmeleri: Bu durumda kişi bizzat yapmak istemediği işi başkasına yaptırmaktadır. Sonrasında 2. Bir işlem ile iadesini sağlamak için inançlı işlem yapılır. Bu işlemler sonuç hukuka aykırı olmadığı müddetçe geçerli olacaktır. Örneğin borçlusunun yakını olduğu birinin alacağını temlik etmesi gibi.
Alacaklılardan Mal Kaçırma Amacıyla Yapılan İnanç Sözleşmeleri : Alacaklılarının cebri icra tehdidi altında olan kötü niyetli borçlular tarafından da inançlı işleme başvurulabilmektedir. Borçlu tarafından cebri icra tehdidi geçene kadar malların güven duyulan üçüncü bir kişiye devri yapılır. Bu bakımdan inançlı işlem muvazaalı işleme benzemektedir. Ancak muvazaalı işlemde gerçek bir devir söz konusu olmamaktadır. İnançlı işlem ile devrolunan mallar inanılanın hakimiyetine bırakılmış ve tasarruf yetkisi tanınmıştır. Bu ayrımın yapılabilmesi için her somut olay kendi içerisinde değerlendirilmelidir.
Teminat Amacıyla Yapılan İnanç Sözleşmeleri: Hukuken tanınan teminat araçlarının yetersiz kaldığı durumlarda başvurulan bir yoldur. Örneğin, borçlu kredi çekerek taşınmazına ipotek koydurmak yerine taşınmazın mülkiyetini alacaklıya devretmektedir. Alacaklı ile borçlu arasında inanç sözleşmesi yapılır. İnanç sözleşmesi uyarınca da borçlu borcu ödediğinde alacaklı taşınmazı iade eder. Genel olarak teminat amacıyla yapılan inançlı işlemlerin pek çok faydası bulunduğu gibi riskleri de barındırmaktadır. Teminat amacıyla yapılan inanç sözleşmelerinde inanan kanundan doğan engeller, yüksek kredi faiz oranları gibi pek çok olumsuz durumdan kurtulmaktadır. En büyük risk ise inanılana devredilen taşınmazın veya alacağın iade edilmemesi bazen de iade edilememesidir.
Alacağın teminat amacıyla inanç sözleşmesi ile devrinde ise üçlü bir ilişki söz konusudur. Bunlar alacaklı, borçlu ve temlik alan üçüncü kişidir. Sözleşmenin yazılı olarak yapılması gerekmektedir. Bu devir işlemi alacağın devri işleminin tüm sonuçlarını meydana getirecektir.
İNANÇ SÖZLEŞMESİNE AYKIRILIK HALİNDE DAVA AÇMA HAKKI
İnanılan, devir sonrası inanç konusu şeyin maliki olsa dahi inanç sözleşmesine aykırı davrandığında zararı tazmin ile yükümlüdür. Zararın tazmini için inanan tarafından inanılana karşı dava açılabilmektedir. İnanç sözleşmesinin konusu gerçekleşince inanılan devrolunan şeyi inanana iade etmezse inananın dava açma hakkı bulunmaktadır.
Ancak bu dava inanç sözleşmesinin tanıdığı şahsi bir haktır. Bu nedenle yalnızca sözleşme tarafları arasında öne sürülebilecektir. Bu durumda devralınan şeyi satın alan üçüncü kişi iyi niyetli olmasa da mülkiyeti kazanacaktır. Yani inanç konusu malın bir üçüncü kişiye devredilmesi halinde, kural olarak inanan üçüncü kişiye dava açamayacaktır. Ancak inanılan tarafından yapılan bu devir muvazaalı ise inanan bu devir işlemine karşı dava açabilecektir.
Ayrıca teminat amacıyla yapılan inançlı işlemlerde borcun ödenmemesi halinde inananın devir konusu şeyi paraya çevirebilmektedir. Böylece inanılan paraya çevirme işleminden sonra alacağını temin edebilecektir.